Uğurlu'da konakladığımız Uysal Apart'a araçla sadece 5 dakikalık mesafede olan tesisde her türlü konaklama, yeme-içme ve plaj aktivitesi(duş,soyunma kabini,şezlong,semsiye, jet ski vs) mevcut. Üstelik çoçuklu aileler için park imkanı da var. Hedefimiz yarım günümüzü burada geçirip,kalan yarım günde de adayı keşfetmek. Saat 4'e kadar plajda her türlü faaliyetten yararlanıp, denizin keyfini çıkarıyoruz.
Gökçeada'da ilk günümüz!
Cuma gecesi mezuniyetimiz sonrası hazırladığımız valizimizle ve 3 saatlik uyku ile İstanbul-Kabatepe yolculuğumuza başlıyoruz.Sabah mahmurluğumuzu atmak için termosumuzda sıcacık çayımız ve sandviçlerimizle sabah 4 itibari ile yola koyulduk.Gökçeada'ya gidebilmenin 2 yolu olduğunu seyahat öncesi araştırmalarımızda öğrendik.İlk yol arabasız geçecek gezi severler için Çanakkale'den İDO'nun ConkBayırı deniz otobüsü ile Gökçeada'ya ulaşmak.Diğer bir alternatif ise bizim gibi aracı ile seyahat etmek isteyenler için tek çözüm olan Çanakkale Kabatepe limanından arabalı feribota binmek. Daha öncesinde feribot saatleri araştırmamızı limanı işleten Gestaş üzerinden yaptığımız için saat 10.00 daki feribota binmek üzere yola çıkış saatimizi ayarlamıştık.
Ve planlarımızda olduğu gibi saat 8.30 gibi Kabatepe'de idik.Kabatepe ile ilgili size 2 önemli ipucu vermek istiyorum.Birincisi vapur seferlerinde kuyruk olduğu için mutlaka özellikle yaz sezonunda feribot saatinden 1 saat önce aracınızla feribot sırasına girin ve aracın başından ayrılmadan sırayı bekleyin.Zira önümüzdeki araç sahibi çay içmek için limana kadar ittiği sırada tüm kuyruk hareket etti ve araç hakkını kaybetti.Diğer bir ipucum ise feribotlarda 2 tip varmış.Bizim feribot 1 saat 15 dakika süren yolculuk sonrasında adaya vardı diğer modeller de ise yolculuk 2 saat sürüyormuş.Mutlaka Gestaş'tan feribot saat ve modellerini kontrol edin derim ben.
Yolculuğumuz sonrasında adanın Peynir kayalıkları adı ile ünlenen kayalıklarının karşıladığı Gökçeada'da Kuzu limanına varıyoruz.Liman merkezden 7 km uzaklıkta bir yerleşime sahip.Adaya ilk indiğimiz anda hissettiğiniz bozkır görüntü ilerleyen günlerde yeşilin binbir tonunu bizlere sunacağını henüz bilmiyor, şaşkın hatta biraz da yorgun şekilde konaklayacağımız Uğurlu bölgesi Uysal apart için yola koyuluyoruz.Yaklaşık 20 dakikalık araç yolculuğu sonrası Uğurlu'da pansiyona varıyoruz.Aslında pansiyon demem yanlış olur zira biz orayı sadece apart olarak kiraladık.Ve 2 oda ,banyo,klima ve tüm mutfak ve ev eşyaları için günlük 4 kişilik toplam ücreti 80 TL olarak anlaştık.
Aparta yerleştikten sonra henüz hala enerjimiz varken merkeze gidip, 3 günlük mutfak alışverişimizi,adanın organik meyve sebzeleri, meshur zeytinyağı ve zeytinlerinden de alarak buzdolabımızı dolduruyoruz.
Veeee tüm günün yorgunluğunu atmak üzere adanın meşhur Gizli Limanında denize girmek üzere kendimizi sahile atıyoruz.Gizli Liman ismi eski tarihlerde korsanların kullandığı koy olmasından geliyormuş.Sizlere bir ipucu daha veriyim Uğurlu'da Gizli Liman olarak herkesin bildiği plaj aslında gerçek Gizli Liman değilmiş.Gerçek Gizli Liman, o sahilin bittiği yerde dağa dogru giden patika yolu takip edince 5 dakıkalık yürüme mesafesinde kekik kokulu yürüyüş sonrasında ulaşılan aşağıdaki yer.Biz bunca yorgunluğa rağmen, azmedip o yolu yürüdük ve sadece bizim olduğumuz koyda gerçek Gizli Liman'da yüzdük.Yaşasın Gizli Liman, Yaşasın deniz ve güneş:)
Gökçeada'da 2.güne merhaba!
Güzel mi güzel bir uyku ve serince bir gecenin ardından horoz sesleri ile 2. günümüze merhaba diyoruz. Apartta yaptığımız hızlıca bir kahvaltı sonrasında, Sabah mahmurluğumuzu atmak üzere dün keşfettiğimiz Gizli Liman'ı es geçip, bugün de yeni keşiflere yelken açıyoruz. İlk hedefimiz yuvalı plajındaki Mavisu Resort...Deniz sonrası yenilenme için üstte fotosu bulunan çatı katındaki apartımızda geçirdiğimiz 1 saatin ardından saat 5 gibi, adayı keşfetmek için tekrar yola koyuluyoruz. Gökçeada yolları boyunca,çevrede gördüğünüz başıboş keçiler buldukları her kayalıga tarmanmayı garip bir şekilde başarıyorlar. Ada 'da inanılmaz güzel bir kekik kokusu hakim.Özellikle rüzgarlı havalarda, içinize hissettiğiniz o koku sizi büyülüyor. Yol boyunca gördüğümüz zeytin ağaçları adadaki güzel zeytin ve zeytinyağının kaynagı...
İlk hedefimiz, Dereköy ve o meşhur çamaşırhanesi. Köye girerken henüz köyün başında ada kekiği, böğürtlen, karadut reçeli ve bal satan, Trabzon Çaykara'dan buraya gelmiş olan, 12 yaşındaki Handan saolsun bize yol gösterdi. Girer girmez arabamızı muhtarın onune park ettikten sonra, muhteşem bir kilise ve köy kahvesi bizi karşılıyor.
Köy eski bir Rum Köyü ve büyük oranda terk edilmiş durumda.Bir zamanlar 2500 hane ile Türkiye'nin en büyük köyü imiş. Sokaklarda yürüken hissettiğiniz o yaşanmışlık ve kaçış gerçekten insanın tüylerini diken diken ediyor. Kiliseden biraz ilerleyince ilerde sağda meşhur Dereköy Çamaşırhanesine ulaşıyoruz. Gerçekten çok farklı ve büyülü bir havası var.Bir zamanlar orada ne kızlar beğenilmiş,ne dedikodular yapılmıştır kimbilir... Açıkçası bu köy ve terk edilmişlik beni biraz hüzünlendirdi.
Tekrar enerjimizi kazanmak üzere Zeytinliköy'e doğru yola devam ediyoruz. Bu köy Dereköy'e nazaran çok daha canlı ve hareketli.Girişte yanmış köy okulu ve tezgahlar ile köye merhaba diyoruz.Gittiğim bölgelerdeki tezgahlardan yerel şeyler toplamaya bayıldığım için hiç vakit kaybetmeden tezgahlara yöneliyorum.Sevgili diğer yarım da , merakla beni izliyor.
Tezgahlardan birinde tanıdık bir dostun çalışmalarına rastlıyorum.Yıllardır Ortaköy Meydanı’nda sokak ressamlığı ve karikatürcülük yapan Fethi Develioğlu nam-ı diğer Fethi Baba Gökçeada'nın ve Zeytinliköy'ün karikatürlerini çizmiş.Bazılarında da magnetler yapmış.Gerek kendi Kollekiyonum gerekse hediye amaçlı bu tezgahtan birçok karikatür aldım.Biraz hovardalıktan sonra keşfe devam ediyoruz.
Kilit taşlı yollarda heyecanla eski yapıları incelerken, köyün meşhur dibek kahvesi ve damla sakızlı muhallebisini keşfetmek tek amacımız.Öncelikle biraz spor diğerek köy'ün en üst kısımlarında yer alan Beşiktaşlı Hristo'nun yerine kadar yürüyor, sonrasında köy'ün meşhur mekanlarından olan Madam'ın Yerinde masa araştırıyoruz.Ancak mekan dolu olduğu için kendimizi biraz daha aşağıda olan Cicirya'da buluyoruz. Madam Evstratia bizlere Dibek kahvesinin kahve çekirdeğinin özel yöntemlerle kavrularak aroma kazandırılmasından sonra taş dibekte öğütülmesiyle oluşturulduğunu belirtiyor.Bizimle birlikteki dostlarımızdan olan canım arkadasım ve sevgili diğer yarım kahve fanatiği olduğu için dibek kahvesi ile kahve krizini sonlandırmak niyetindeler, biz ise vişne,ahududu ve karadut karışımı olarak yapılan farklı ve soğuk bir tat olan vişinadayı tercih ediyoruz.Karnımız tok olduğu için özel bir keçi peyniri ile yapılan bir çeşit pizza vari cicirya'yı ise başka bir gökçeada gezisine saklıyoruz.
Zeytinliköy'den sonra birkaç saattir denizden uzak olduğumuzu fark ederek adada hemen deniz kenarını görmeliyiz:) diye ada merkezine yakın olan ve limana sahip Aşağı Kaleköy'e ilerliyoruz.Yunan Semadirek adasına manzarasının müthiş manzarası eşliğinde bir gün batımı sefasının bizi beklediğini bilerek heyecanlanıyoruz.Kaleköy'e ulaşır ulaşmaz arabamızdan kurtulup, kendimizi sahil yürüyüş şeridine atıyoruz.Deniz kenarındaki balıkçı restaurantları, sahildeki incik boncuk tezgahları, balıkçı tekneleri ile burası şirin mi şirin bir sahil şeridine sahip.Bir yolunu bulsam da bu adada yaşasam diye içimden geçiriyorum.Tabiki diğer yarım olmadan asla:)Liman kayalıklarında gün batımını izleyerek ve gün içindeki mevcut enerjimiz için birbirimizi tebrık ederek apartımıza geri dönüyoruz.Bakalım yarın neler yaşanacak, nereler gezilecek,neler yenecek?
bir süpriz bizi bekliyor...
Bozcaada'dan sabah 10. 00 feribotu ile ayrılıyoruz.En kısa zamanda adaya tekrar gelip hasret gidereceğiz.Özellikle Mayıs ve Eylül ayları tercihimiz...
Geyikliden hareket ettikten sonra kıyı şeridini takip ederek İzmir'e kadar ulaşıyoruz.Yol boyunca fazla vakit kaybetmemek adına durmaya pek niyetimiz yok ama günün süprizinden henüz haberimiz de yok:)
İzmir otobanını da geçerek Aydın'a ulaşamadan Köşk adlı ilçesinde yaşadığımız trafik kazası ile günün süprizini yaşıyoruz.Kırmızı ısıkta durunca, arkamızda duramayan bir tır 24 tonluk yükü ile bize çarpıyor.Çok şükür ki hepimiz iyiyiz ve bize birşey olmuyor.
Sevaplarımızın bizi kurtardığına inanarak 1.5 saatlik bir kayıpla Denizli üzerinden Antalya'nın Serin Yaylası Korkuteli'de annemlerin evine ulaşıyoruz.
Gerek kaza, gerekse yol yorgunlugunun verdiği şaşkınlıkla yemeğimizi yiyerek ertesi gün için enerji toplamak üzere uykuya dalıyoruz.Yarın Akdenizin serin sularındayız!
Bozcaada'dayız...
Gökçeada'dan sabah 7.15 feribotu ile başlayan yolculuğumuz 8.30 gibi Kabatepe limanına inmemiz ile devam ediyor.O kadar yolu gitmişken Bozcaada'yı görmeden olmaz diyerek, büyük bir azimle yine erken saatlerde yollardayız.
Kabatepe-Eceabat arası yolculuğumuz yaklaşık 45 dakika kadar sürüyor ve 9.00 gibi Eceabat'ta Çanakkale'ye geçmek üzere feribota biniyoruz.Yine yarım saatlik bir feribot yolculuğu ardından boğazı geçerek Çanakkaleye ulaşıyoruz.Kara yolculuğumuz sonrası, İlk hedefimiz Geyikli Yükyeri İskelesi... Önceden bilgisini Gestaş'dan aldığımız Saat 11.00 Bozcaada feribotu için 10.30 gibi sıraya girmiş bekler durumdayız.Yine yarım saat süren feribot seferimiz ardından 11.30 gibi nihayet Bozcaada'dayız. Hayatımda ilk defa 4 saatlik bir zaman diliminde, 3 defa feribot yolculuğu yaparak bir ilke de imza atmış bulunuyorum.
Adaya yaklaşırken ilk dikkati çeken bir Venedik kalesidir. Hemen sonra, mesire yerinde sıralanan restoranlar, kafeler ve güneşte parlayan temiz beyaz evler dikkati çekmekte...Feribot, adaya ulaşır ulaşmaz ada'da hareketlenen bir kalabalık orayı bayram yeri havasına sokuyor hemen.Kavuşanlar, ayrılanlar, gülenler ağlayanlar, hüzünle karışık mutluluk yaşanıyor.İlk hedefimiz konaklayacağımız Eflatun Konukevi.Bir arkadasımıza ait olan konukevi, adanın merkezinde iskeleye sadece 5 dakika uzaklığında eski Rum mahallesinde. Konukevi denmesine ayrıca bayıldığımı ifade etmek istiyorum.Çok kibar ve zarif bir ifade bence...Türk Dil Kurumunun sözlüğündeki konukevi tanımını sizlerle paylaşmak istiyorum; a. (konu'kevi) Resmî veya özel kuruluşların kendi görevlilerinin yararlanması için yaptırdığı konut, misafirhane.
Adını Bozcaada'da her mevsim yüzlerce açan, daracık şirin sokaklarını bir cennet bahçesine çeviren begonvillerin, sardunyaların, biberiyelerin, kekiklerin renginden alan bir konukevi... İ.Ö.3000 yıllarına uzanan tarihinin zengin yaşanmışlığıyla Heredotların, Aristoların yazılarına konular ileten Tenedos'ta bir konukevi....
Gerçekten bir misafir gibi karşılanıp ağırlanıyor, kendinizi özel hissediyorsunuz.Eşyalarımızı odamıza bırakıp, bişeyler yemek üzere merkeze gidiyoruz.Adaya özel otlardan bolca tüketip sağlıklı bir öğle yemeği ardından yüzmek üzere ayazma plajına gidiyoruz.Plajın kalabalık olması ve ince kum nedeniyle fazla keyif alamadığımız plajda serinlemenin rahatlığı ile ,yeni koylar için keşfe devam ediyoruz.Habbele plajı denen ,fazla kalabalık olmayan çok daha sakin bir koyu keşfedip,biraz da buranın keyfini çıkarıyoruz.Adaya giderseniz, denize girmek için sadece Habbele koyunu şiddetle tavsiye ediyorum.Deniz Gökçeada'daki kadar sıcak olmamakla birlikte yüzdükten sonra alışıyorsunuz.Bir süre kuruduktan sonra, adanın meşhur Rüzgar Güllerini görmeye gidiyoruz.Sesi, hızı, görselliği bizi inanılmaz etkiliyor.Eskiden santral içine girmeye izin varken 2009 yazı itibari ile giriş yasaklanmış.Şarapla pikniğe gitmeyin diye önceden uyarıyorum:)
Konukevimizde biraz dinlenip, duş aldıktan sonra geceye hazırız.Ada'nın meşhur Venedik kalesini keşfimizin ardından, İlk hedefimiz Ada Cafe...Sevgili diğer yarım'ın Odtü'den seniorlarına ait olan cafe'de tenedos şarabımız, ahtapot mücverimiz ve diğer birçok spesialleriyle keyifli bir gece geçiriyoruz. Etraftaki tezahlardan aldığımız,buzdolabı süsleri adanın meşhur Domates Reçeli, şarabı ile beraber konukevimize geri dönüyoruz.Diyorum ya konukevinde kendinizi özel hissediyorsunuz diye bize gelen ozel teklifle gecemiz ayrı bir renge bürünüyor.Yakamoz eşliğinde akvaryum koyunda şarap eşliğinde gitar dinletisi...Nasıl teklif ama! Bu arada bunca senedir mehtap ile karıştırdığımız yakamoz açıklamasını da kendisinden öğreniyoruz.Sziler için de TDK açıklmasını paylaşıyorum; "a. 1. Denizde balıkların veya küreklerin kımıldanışıyla oluşan parıltı: 2. Biyolojik ışık üretme özelliğine sahip, akıntı ve rüzgârlarla sürüklenen ve bir şeye dokunduğunda ışık veren deniz hayvanı." Teklifi hemen değerlendirip, üstümüzü kumsala uygun değiştirip, sevgili Konukevi sahibi Reşat abimizi araçla takip ediyoruz. Kısa bir araç yolculuğu ardından gece 01.00 gibi Akvaryum koyuna ulaşıyoruz.Yakamoz ışığı eşliğinde yanımda diğer yarım, elimde şarabım canlı gitar dinletisi ile kulaklarımızın pası siliniyor.1 saatlik keyifli bir dinleti ardından, geceyi noktalıyoruz...Bizi izlemeye devam edin:)
Gökçeada'da 3. ve Son Günümüz !
Öncelikle 3 gün gecikmeli yazım için sizlerden özür diliyorum.Yoğun geçen bir hafta sonunun ardından tekrar sizlerleyim.Bu arada dün akşam Digitürk'ün severek izlediğim belgesel kanalı İz Tv'de Gökçeada'yı anlatıyordu.Eğer denk gelirse kaçırmayın, keyifle izledim. Şimdi kaldığımız yerden yola devam:)Gökçeada'da son günümüzün sabahında, ada'nın tüm koylarını keşfe çıktık. Gökçeada'da temiz ve engin mavi denize girilecek olağanüstü güzellikte plajlar var. Adanın Güneyinde yer alan Aydıncık (Kefalos) kıyısı sert rüzgara rağmen kaba dalgaların oluşmasını engellediği için rüzgar sörfü yapanlar için ideal bir bölge. Buradaki Tuz Gölünde yapılan şifalı çamur banyosu da cilde yararlıymış.Yapmadım ama öyle duydum. Şimdi dönelim bizim rotamıza...
Uğurlu'dan başlayan kıyı turumuz Laz Koyu,Kapıkaya,Kokina,Aydıncık ve Eşelek olarak devam etti.Bu hatta Laz Koyunun dayanılmaz güzelliği ve bakirliği karşısında denize girmek için manevra yapsak da keşfedilecek diğer koylar için yola devam kararı aldık.Ama Gökçeada'dan ayrılmadan Laz Koy'unda denize girilecek notumuzu bir kenara yazdık. Eşelek'ten Kuzu Limanına varan harita üzerindeki patika yolu keşfetme arzusu ile Eşelek'e ulaştık. Bizi neyin beklediğini bilmeden gökceada'nın gizemli koylarına-Güzelcekoy'a doğru yola devam ederek, maceralı bir yolculuğun ardından Kuzu Limanını tepeden gören bir noktaya ulaştık ki, o manzara gerçekten müthişti.Mutlaka yaşanmalı...
Yol boyunca çakıl taşlarının, lastiği kesebileceği noktalarda, ya da dik ramplarda araçta 4 kişi olması sebebi ile zaman zaman arabadan inip, yürüyerek eskort eşliğinde:) devam ettik. Yol boyunca gözlemlerimi kısaca aktarmam gerekirse, -En ücra noktalarda bile keçiler hep vardı. -Dağ kekiği kokusu inanılmazdı. -Denizle karanın müthiş cilveleşmesi harikaydı. -Bazı noktalarda cep telefonları çekmediği için açıkçası biraz da korktuğum yerler oldu.Zira lastiğimiz bile patlasa ciddi bir sıkıntı olabilirdi. -Hakim rüzgar yönü nedeni ile bazı ağaçlar inanılmaz farklı şekillere bürünmüşlerdi.
Kuzulimanının müthiş manzarasını bir süre izledikten sonra, tepeden aşağıya doğru inerek Limana ulaştık.Karnımızdan gelen sesler nedeniyle acıktığımızı fark edip, önceden tüyo'sunu aldığımız merkezdeki Gül Hanım'ın mutfağında öğlen yemeğimizi yiyerek,deniz için enerji topladık.Amasra'lı Gül Hanım ve oğlu tarafından işletilen müthiş lezzetli yemekleri Saklı bahçe isimli bahçelerinde hüpletip, toplamda 4 kişi için 40 tl hesapla oradan ayrıldık.Kesinikle tavsiye ederim mekanı... Sonrasında ada'nın merkezinde bulunan Elta isimli taris'in tesislerinden adaya özgü zeytinyağından İstanbul'a götürmek üzere satın aldık.İlk hedefimiz Eski Bademli....
Eski bir Rum köyü olan Eski Bademli'de koye girer girmez bir köy kahvesi sizi karşılıyor.İleride adanın yer altı su kaynakları açısından zengin çeşmelerinden biri ve 600 yıllık bir Çınar sizi selamlıyor.Çınar'ın gölgesinde bir süre soluklandıktan sonra köyün balkonu olarak bilinen manzaraya doğru ilerliyor.Yeşil ve mavinin kucaklaşmasını izliyoruz.Köyde manzarası ve sakinliği ile tercih edilebilecek 2 otel mevcut.Biri hotel masi diğeri ise Imroz otel.Otelleri ile ilgili detayları Sevgili Pelin blogunda yazmış ona göz atabilirsiniz.
Ordan da daha önce not aldığımız Laz Koyunda denize girmek üzere hareket ediyoruz.Cos etkimiz arttı:) Akşamında'da Tepeköy'de bulunan Barba Yorgo'dan şaraplarımızı alıp, apartımızda deniz manzaramız eşliğinde yemeğimizle geceyi noktalıyoruz.
Yarın sabah 7.15 vapuru ile adadan ayrılıyoruz.Bekle bizi Bozcaada...
0 comments:
Post a Comment